Karl Marx, felsefe tarihinin dahi adamı, ekonomist, eylemde anarşist, teoride ve pratikte her zaman haklı olmasına karşın her zaman sansüre uğramış, tiranların ve burjuva hükümetlerinin korkulu rüyası olmuştur. Dönem dönem kitapları yasaklanmış, fikirlerini savunanlar hapsedilmiş hatta idam ettirilmiştir.

Tarih boyunca insanlığın özgürlüğü adına savaşmış olsa da medyanın kara propaganda aracı olması ve SSCB’nin bir darbe sonucu dağılması yüzünden Marx, asalakların kurduğu düzenin metresi olan medyanın ve embesilleşmiş insan kitlelerinin tarihe gömmeye çalıştığı bir isim olmuştur.

1999 yılında Howard Zinn tarafından yazılan ‘’Marx In Soho’’ adlı eser Türkçeye ‘’Marx’ın Dönüşü’’ olarak kazandırılmış ve 2008 yılında Dostlar Tiyatrosu’nda Genco Erkal tarafından oynanmış tek kişilik bir mizansen ve efsanevi bir tiyatro olmuştur.

Marx Hakkını Arıyor:

Tiyatro başladığı anda Marx’ın siniri ve haksızlığa uğradığını ifade eden mimikleri aslında her şeyi açıklıyor. Marx hakkını aramaya geldi. Kapitalizmin çürüttüğü, yok ettiği benlik ve buna bağlı gelişen vicdani ahlakın da yok olduğu izleyiciye hatırlatılıyor. Eskiden Soho’nun varoşları ile şimdinin gecekondu mahalleleri arasında bir fark olmadığı, köleliğin ise bu dünyada yeni bir isimle tekrar geri döndüğünü anlatıyor. Dünya nüfusunun yüzde kırk beşinin, iki dolardan az bir ücretle çalıştırıldığının altını çiziyor. Mavi yakalı, beyaz yakalı, işçi ya da memur fark etmeksizin herkesin Marx’ın dediği proleterlerden başkası olmadığı da belirtiliyor.

Marx, güncel gazeteleri alıyor ve seyirciye okuyor. Okuduğu manşetler ise bugün hala görmeye alışık olduğumuz haberler: büyük holding ve şirketler batarken devletlerin haklın vergisi ile hakla hizmet vermeyen aynı holding ve şirketleri piyasa dinamizmine karşı korumak, küresel şirketler yüzünden yok olan doğa, darbeler, hileli seçimler ve demokrasinin sözde ilerleyen dünyada gericiliğe dönüşmesi ve çoğunluğun desteğini alan bir tiranlığa dönüşmesi. Marx’ın dediği gibi: ‘’Kapitalizmin gıdası bitmek bilmeyen krizlerdir.’’

Piyasa serbestliğinin ekonomi için iyi olacağını düşünenler piyasa fırtınalarına karşı kendi kendilerini eriten ve yeni krizlere gebe olan ekonomik sistemleri kapitalin emrinde kümeliyor. İşte Marx yanılmadığını yine kanıtladı. Ölümünün üzerinden yüz kırk bir yıl geçmesine karşın hala haklı.

Eş, Dost ve Çocuk:

Eşi Jenny, en yakın dostu Engels ve kızlarından biri olan Eleanor ile olan ilişkisi harika yansıtılmış. Jenny’nin Marx’ın yazılarını temize çektiğini, Engels ile yazdığı kitapları, kızı Eleanor ile yaptığı tartışmaları samimi ve Marx’ın hayat hikayesine uygun anlatıyor.

Bakunin ve Anarşizm:

Oyunda Marx, Bakunin ile fikirsel anlamda nasıl hasım olduklarını hem eylem hem de uygulama konusunda pratik yönden birbirlerine ne çeşit yergilerde bulunduklarını yine de aralarında samimi bir dostluk olduğunu ve Enternasyonel zamanında yaşadıkları anıları işler. Anarşizme ve Proudhon’un ‘’Mülkiyet hırsızlıktır.’’ sözüne göndermede bulunan Marx bu bölümde daha çok anarşistleri ve anarşizmin pratik yönüne ironik bir dille eleştiri yöneltir. Bakunin’in ‘’atlamalı devrim’’ anlayışı da eleştirilen konular arasındadır. Bakunin, Marx’ın aksine devletin hemen lağvedilmesi gerektiğini savunur ancak Marx devletin önce işçi devleti olmasını ve ardından devletin yavaş yavaş halk tarafından sönümlenmesi gerektiğini vurgular.

Paris Komünü:

Paris Komünü, tarihin gördüğü en büyük halk direnişlerinden biri ve tarihin ilk sosyalist yönetimidir. Oyunda Marx, Sovyetlerin son dönemlerinde revizyonist ve kapitalizmin araçlarını kullanan ağır bürokratik ve baskıcı bir rejime dönüştüğünü anlatarak Paris Komünü’nün Marxist doktrine en uygun yönetim olduğunu vurgular. Proleterlerin özgün ve özgür bir biçimde eğitim, adalet, ticaret ve asayişi sağlamasının mümkünatının kanıtı yine Paris Komünü’dür. Marx’ın söyledikleri yine doğrulandı. Paris’te halk silahlıydı ama polis ya da asker yoktu. Çünkü Marx’ın da değindiği üzere halk aç değilse ve temel haklardan muaf değilse zaten güvenlik sorunu olmaz. Eni sonu proleterler kendi yönetimlerini, ilişkisel yapılarını kuracaktır.

ABD ve Modern Dünyanın Utancı:

Marx bu bölümde gazeteye yönelir ve bir manşet daha okur. ‘’Körfez Savaşı’nın Yıldönümü’’

Marx bu manşeti özünde kapitalist dünyanın, liberal sözde özgürlükçülerin demokrasi ve özgürlük yalanlarını afişe etmek için kullanır. Demokrasi adına yıkım ve katliam, özgürlük adına açlık ve sefalet getiren ABD yerden yere vurulur. Sonuçta ABD yerden yere vurulmayı hakketmek için çok çalıştı. Liberal dünyanın sahte refahı, vaat edilen liberal cennetin özünde piyasa domuzlarının tezahür ettirdiği bir kabus olduğunu seyircinin yüzüne tokat gibi vuruyor.

Savaşım Sürüyor:

Tiyatrodan bağımsız olarak söylemek isterim ki; kapital krizler deviniminin sancısal tezahürüdür. Ancak krizden beslenen her sistem gibi kapital de kendi celladını yaratır. Özünde diyalektik dünya kendi devinimi içinde asla tekrarlara ve köhneliğe izin vermez. Bir ihtimal daha var ki bireyin birey toplumun toplum ve insanın daha insan olduğu insancıl bir dünya yani Komünizm.

-Kızıl Emir

,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir