Aşırı “devletselleşme” denilen bu çılgınlık, insanın kendine ait olanı, kendi sesini, kendi özünü sistematik bir şekilde bastırarak onu sadece “yönetilebilir bir şey” hâline getirmiştir. Artık birey kendini birey olarak değil, bir kimlik numarası, bir vergi kalemi, bir oy potansiyeli olarak görmektedir.

Devlet, bireyin kendilik bilincine saldırmış, onu önce vatandaşa, sonra tüketiciye, sonra da sadece bir istatistik verisine dönüştürmüştür. Devletin kudretiyle şekillenen bu sahte düzen, özgürlüğün gömüldüğü yerdir.

“Devlet, bireyin kendi üzerinde bir yüce varlık tanımasını ister.”

Max Stirner – Biricik ve Mülkiyeti

İnsan kendi varoluşunun anlamını unutur, çünkü ona doğduğu andan itibaren ne düşüneceği, neye inanacağı, nasıl yaşayacağı dikte edilir. Eğitim sisteminden medya aygıtlarına, hukuktan güvenliğe kadar her şey bu devasa aygıtın kontrolündedir. Birey yalnızca yaşamak için değil, itaat etmek için vardır artık. Toplum bu yüzden ruhunu yitirmiştir : çünkü bireyin kendine yabancılaştığı bir yerde toplum denilen şey artık bir hayalet olur ; varmış gibi görünen ama aslında sadece devletin gölgesi olan bir hayalet.

Halk hiçbir zaman gerçek anlamda bir devlet kuramamıştır, çünkü “devlet” dediğimiz yapı halkın ellerinden çoktan alınmıştır. Devlet, halkın değil ; egemenlerin, çıkar odaklarının, iktidar hastalarının bir icadıdır. Halk yalnızca bu yapıya meşruiyet verir, onu yeniden üretir, çünkü başka türlü yaşamanın mümkün olduğunu hayal edemez hâle gelmiştir.

“Devlet tüm soğuk canavarların en soğuğudur. Soğuktur söylediği yalanlar da; ve şu yalan dökülür dudaklarından: “Ben, devlet, halkın ta kendisiyim.’”

Friedrich W. Nietzsche – Böyle Buyurdu Zerdüşt

Ve devlet, tam da bu hayal gücü yitiminden beslenir. Oysa birey kendi özgürlüğünü devletten almaz, devletten bağımsız olduğu oranda özgürdür. ‘Özgür’ olmak isteyen her bireyin kalbinde bu olmalıdır : kendini devletten, kolektif mitlerden, kutsal kurumlardan soyutlamak ve “ben” diyebilecek cesareti göstermek. Bu “ben”, kibir değil ; varoluşun çıplak iddiasıdır. Ve işte o iddia, devletin tüm tanrılaştırılmış suretlerini yıkabilecek tek güçtür.

Çünkü gerçek devrim, bireyin kendi özünü devletten geri almasıdır.

-Deuvinitatum

,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir