Teoriden Pratiğe:

Anarşizm, tanım olarak; özel mülkiyeti toplumda baskı kaynağı ve devleti onun bir aracı olarak gören, bunların ortadan kalkmasıyla insanı özgürleşeceğini öne süren siyasi bir öğretidir.

Proudhon gibi Fransız düşünürler, devletin özel şirketten fazla güvenilecek tarafı olmadığını, mülkiyetin hırsızlık olduğunu, insanlığın ancak devlet istibdadının ve kapitalizmin sona erdirileceği gün özgürlüğe kavuşacağını savunmuştur. Anti-kapitalizm veya kapitalizme karşıtlık, bugüne kadar genel veya özel bir isim olmasa da, genellikle komünist, sosyalist ve anarşist politik görüşlü insanların istediği düzen biçiminin bir parçasıdır. Karl Marx, antikapitalist düşüncenin en tanınan isimlerinden biridir.

Bu düşünce biçiminde, genel olarak işletme ve fabrikaların ana kaynağı olan sermayeye karşı çıkılır ve patron olmadan iş bölümünün olmasını savunarak herkesin adaletli bir ücret almasını savunur. İşçi emeğinin karşılığını; yalnızca patronlar tarafından, eşit olmayan bir şekilde belirlenmesine karşı çıkmayı savunur. Ek olarak antikapitalizmden bahsetmek istiyorum. Anti-kapitalizm, serbest piyasa ekonomisine karşı çıkan ilk akımdır. Serbest piyasa ekonomisi, ürün fiyatının alıcı ve satıcı arasında belirlendiği, arz ve talebe göre hükümet tarafından müdahale edilmeyen piyasa sistemidir. Dolayısıyla birbirleriyle yarışmaya alışan şirketler ve fabrikalar, en iyi ürünü yapmak adı altında hem çok fazla gereksiz ürün üreterek israf yapmaktadırlar hem de fahiş fiyata satarak kar elde etmektedirler. Üstelik bu elde edilen kar, şirket çalışanlarından yani işçilerden ziyade yalnızca patronların cebine girmektedir. Kısacası patron olmayan bir kimse her zaman patronun eline bakmak zorundadır. Bu yüzden de milyonlarca işçi, kendi emeğinin karşılığını alamaz. İşçiler olmadan bir hiç olan patronlarsa işçilerden kendilerini yüksek görerek işçilere iğrenç muamele yapmaktadır. Üstelik, çoğu ülke ekonomik olarak gelişmek istediği için, ‘’halkını seven devlet’’ de insan dışı olan belli yöntemlere karışmayıp, zenginlik için göz göre göre insan haklarını çiğnemektedir.

Sizlere kapitalizmin ne olduğundan da bahsetmek istiyorum. Kapitalizmin diğer bir adı sermayeciliktir. Üretim araçlarının tekelleşmesiyle, yani özelleşmesiyle kar amacıyla işletilmesine dayanan ekonomik bir sistemdir. Yani üretim amaçtır. Ancak bu durum, sanıldığının aksine pozitif bir şey değildir. Çünkü kapitalist sistem, insanları tamamen kolektifleştirir ve yalnızca tüketen bireyler haline getirir. En büyük örnek olarak Amerika Birleşik Devletleri verilebilir. Herkesin düşündüğü gibi, hayaller ve özgürlükler ülkesi midir Amerika Birleşik Devletleri tartışılır. Ama bu, üretimde çok ileri seviye oldukları gerçeğini değiştirmez. Üretimde çok ilerlemek demek, tüketimin de o denli arttığı demektir. Bu durum dışarıdan pozitif olarak gözükse bile negatif bir durumdur. Kapitalizmin uyuşturucu gibi olduğunu düşünmek en basit yöntemdir. Ne kadar çok kullanılırsa o kadar fazla istenir çünkü gitgide bağımlı olunur. Bu bağımlılık yetmezmiş gibi, bir de üstüne alınan dozun yetersiz kalması gerçeğiyle yüzleşilir. Her defasında doz artırılarak alınır. Bu da daha fazla bağımlı hale getirir ve bu şekilde bir kısır döngüye girilir. Ayrıca tüketimin fazla olması, boş yere üretim olduğu gerçeğiyle de yüz yüze getirmektedir insanları. Bu durumda da denebilir ki yalnızca tüketmeye alışan insanlar, kendileri için bir şey üretmezler. Çünkü işçiler de çalışanlar da patron veya işverenleri için üretmektedir. Kapitalist sistem için üretim, tüketilmesi gereken nesneler demektir; kapitalizm her şeyi somutlaştırır. Sevgiyi, insanlığı hatta düşünmeyi bile. Dolayısıyla yalnızca somut üretim yapmak da insanları somut tüketime çeker. Bu da göz boyayıcı bir şeydir çünkü şu an bile para mutluluk getirir mi diye sorsam, çoğu insan, hatta belki de her insan, getirir cevabını verecektir.

Anti-kapitalizm ve karşı çıktığı kapitalizmi, anarşizmi anlatmak istedim çünkü Luigi Mangione’nin bir sağlık sigortası şirketi CEO’sunu öldürmesinin birçok sosyolojik açıklamasını, bu ideoloji ve bu düşüncelere bağlı olarak açıklayabileceğimi düşünüyorum.

Luigi Mangione’nin Kısa Biyografisi, Eylemi ve Yargı Süreci:

Luigi Mangione 6 Mayıs 1998’de Towson, Maryland’de doğmuş, İtalyan asıllı bir Amerikalıdır. Büyükbabası, Nicholas Mangione başarılı bir iş adamıydı ve torunlarından biri Maryland Temsilciler Meclisi’nden biriydi. Bu bilgilerle, Luigi Mangione’nin varlıklı bir aileden geldiğini söyleyebiliriz. Eğitim hayatına bakıldığında, çok parlak bir öğrenci olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü gittiği özel erkek lisesi olan Gilman School’a devam etmiş ve 2016 yılında birincilikle bu okuldan mezun olmuştur. Aynı şekilde, Pennsylvania Üniversitesi’ne gitmeyi başarmış ve 2020 yılında başarıyla mezun olmuştur. Pennsylvania Üniversitesi’nde Bilgisayar Mühendisliği üzerine mühendislik lisansı (BSE) ve Bilgisayar ve Bilgi Bilimlerinde mühendislik alanında yüksek lisans (MSF) derecesi almıştır. Ek olarak, lisans çalışmalarında Matematik alanında yan dal yapmıştır ve yüksek lisans müfredatında yapay zekâya yoğunlaşmıştır. Lisans öğrencisiyken, Mayıs 2016 ve 2017 yılları arasında arayüz programlama stajyerliği yapmış ve bir video oyunu üzerinde çalışmıştır. Son olarak, Kasım 2020’den 2023 yılına kadar, yani üç yıl boyunca TrueCar’da yazılım mühendisi olarak çalışmıştır.

Luigi Mangione, spondilolistezis ve Lyme hastalığından muzdarip olduğunu belirtiyordu. Hawaii’de yaşarken, bir sörf kazası nedeniyle sırt ağrısı daha da kötüleşti. Başkalarına ağrısıyla ilgili endişelerini dile getirdikten sonra, Temmuz 2023’te omurga füzyon ameliyatı geçirdi. Sosyal medyada ameliyatın iyi geçtiğini yazdı. Ancak, ameliyat sonrası belli bir süre sırt ağrılarının dinmediğini fark etti. Durumu yaşadıktan belli bir süre sonra, yani Mayıs-Haziran 2024’e kadar sosyal medyada aktif olan genç mühendis, şirket açgözlülüğünü eleştiren paylaşımlar yaptı. Goodreads’te “Unabomber” Ted Kaczynski’den alıntıları beğendi. Ted Kaczynski, sanayileşmeye ve endüstri toplumuna karşı çıkan, doğayı hayatın odak noktasına yerleştiren bir anarşisttir. Daha sonrasında ortadan kayboldu ve ailesi bile haber alamadıkları için polise kayıp diye bildiri yaptılar. 9 Aralık’ta bir McDonald’s’ta olduğu tespit edilip yakalandı. Öldürdüğü kişi Brian Thompson’dır. ABD merkezli UnitedHealthcare şirketinin icra kurulu başkanlığını (CEO) yapan 50 yaşındaki Brian Thompson, 4 Aralık 2024’te bir silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Saldırı, sabahın erken saatlerinde Manhattan’daki New York Hilton Midtown otel binasının girişinin önünde gerçekleşti. Thompson, UnitedHealthcare’in ana şirketi olan UnitedHealth Group’un yıllık yatırımcı toplantısına katılmak üzere şehirdeydi. Ölümünden önce, UnitedHealthcare’in sigorta taleplerini kapsam dışılık gerekçesiyle reddetmesi nedeniyle eleştirilen Thompson’ın ailesi, geçmişte ölüm tehditleri aldığını bildiriyordu. Bu noktanın önemli olduğunu da vurgulamak isterim çünkü bu sigorta şirketi, sigorta dahilinde olmayan bir sürü durum nedeniyle çok fazla şikayet alıyordu.

Luigi Mangione tarafından öldürüldüğü; eşleşen 3D yazıcıyla üretilmiş silah ve mermilerinden, dış görünüşün uyumasından ve üzerinde bulunan sahte kimliklerden ve uyusan parmak izlerinden anlaşılmaktadır. Brian Thompson’ın cesedinin yanında, üzerinde (delay-deny-depose),’’Reddet’’ ’’Savun’’ ve ‘’İfade ver’’ ifadelerinin yazılı olduğu üç adet mermi bulundu. Bunlar, sigorta şirketlerinin hastalarını sigortalamayı reddetmek için kullandıkları terimlerdir. Ayrıca, 2010 yılında yayınlanan “Sağlık Sigortası Şirketleri Taleplerinizi Ödemiyor ve Bu Konuda Neler Yapabilirsiniz” adlı ABD’li bir hukuk bilgininin makalesinin başlığına da muhtemel bir göndermedir. United Healthcare, ayrıca kapsamı reddetmek için bir algoritmanın kullanılmasına karşı açılan toplu dava da dahil olmak üzere çeşitli tartışmalar ve yasal işlemlerle karşı karşıyadır.

26 yaşındaki eski bir mühendis, cinayeti tek başına işlediğini, amacının siyasi ve anti-kapitalist olduğunu bir metinle üstlendi. “United Health Care piyasa değerini artırırken, Amerikalıların yaşam beklentisi artmadı.” diye yazdı. Amerikalıların yaşam beklentisi azalıyor. Şu anda 73 yıl, yani bir Fransız vatandaşından 6 yıl daha az ve birçok araştırma, bunun başlıca nedeninin sağlık güvencelerinin zayıf olması olduğunu söylüyor.

Luigi Mangione’nin üzerinde, ABD’nin sağlık sistemi eleştirisini içeren bir manifesto olarak nitelendirilen el yazısı notlarını, sizlere okumak istiyorum.

‘’Federallere, bunu kısa tutacağım çünkü ülkemiz için yaptıklarınıza saygı duyuyorum. Uzun bir soruşturmadan kurtarmak için, açıkça kimseyle çalışmadığımı belirtiyorum. Bu oldukça önemsizdi: biraz temel sosyal mühendislik, temel CAD, çok fazla sabır. Spiral not defteri varsa, özünü aydınlatan bazı dağınık notlar ve Yapılacaklar listeleri var. Mühendislikte çalıştığım için teknolojim oldukça kilitli, bu yüzden orada muhtemelen fazla bilgi yok. Herhangi bir travma veya çekişme için özür dilerim ama yapılması gerekiyordu. Açıkçası, bu parazitler bunu hak etti. Bir hatırlatma: ABD dünyanın en pahalı sağlık sistemine sahip, ancak yaşam beklentisinde yaklaşık 42. sıradayız. United, piyasa değeri açısından ABD’deki en büyük [anlaşılmaz] şirkettir, yalnızca Apple, Google ve Walmart’ın arkasındadır. Büyüdü ve büyüdü, ancak yaşam beklentimiz? Hayır, gerçek şu ki, bunlar [anlaşılmaz] çok güçlü hale geldi ve Amerikan halkı onların bundan sıyrılmalarına izin verdi. Açıkçası sorun daha karmaşık, ancak yerim yok ve açıkçası tüm argümanı ortaya koymak için en nitelikli kişi olduğumu iddia etmiyorum. Ancak birçok kişi yolsuzluğu ve açgözlülüğü on yıllar önce aydınlattı (örneğin: Rosenthal, Moore) ve sorunlar basitçe devam ediyor. Bu noktada bir farkındalık sorunu değil, açıkça güç oyunları söz konusu. Açıkça bu kadar acımasız bir dürüstlükle yüzleşen ilk kişi benim.”

Bu olay sonrasında Luigi Mangione için idam cezası istendi ve bundan sonra insanlar karşı çıkmaya başladı. Çünkü seri katillere bile idam cezası istenmezken yalnızca bir CEO’yu öldürdüğü için idam cezasına binlerce kişi karşı çıktı. Hem ölen diğer insanların hayatının küçümsenmesi hem de onca insanı öldürüp yalnızca tutuklanan insanların varlığına rağmen idam cezasına karşı çıkıldı. İnsan hayatının nasıl küçümsendiğini açıklayacağım çünkü bu, kilit bir nokta.

Bir kişiyi öldüren için idam isteniyor çünkü öldürdüğü kişi bir zengin, bir şirket sahibi. Ancak birden fazla çocuğu öldüren seri katile idam cezası istenmeyip direkt olarak tutuklanıyor. Buradan da anlaşılıyor ki kurallar, insanlığa göre değil, paraya ve güce göre değişip genişletilebiliyor veya daha önemli hale gelebiliyor. Örneğin, Joseph James De Angelo isimli seri katil, 13 cinayet, 50 tecavüz ve 120 hırsızlık suçunu kabul etmiştir ve 12 kez müebbet hapis ve 8 yıl hapis cezası almıştır. Ancak bu kadar zararı olan bir kişiye idam cezasının verilmemesi, Luigi Mangione’ye verilmesine karşı binlerce, hatta milyonlarca insan karşı çıkmıştır. Örneğin, Luigi Mangione’nin duruşmasına gelen tepkileri görmek için Maryland’den üç saat yolculuk eden bir kişi, bu gerginlik hakkında şunları söyledi: “Bir şeylerin değişmesi gerekiyor ve bunu yapacak kişi de Luigi Mangione’ydi… O hırslı bir adam.”

Veya “Sokakta birini öldürdüğünüzde, bu bir cinayettir. Hastanelerde binlerce insanı tedavi görmelerine izin vermediğiniz için öldürdüğünüzde, siz bir girişimcisiniz.” gibi sözlerle anlayabiliyoruz. Hatta New Yorklu bir gazeteci, mahkeme dışında The Independent’a yaptığı açıklamada, ‘’Amerikalılar ile sağlık sektörü arasındaki gerginliğin boyutu göz önüne alındığında yaşananların kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum.’’ dedi.

Bunun gibi binlerce haber bulunmaktadır. Hatta insanlar eylem yaparak Luigi Mangione’yi devrimci veya Robin Hood olarak görmüşlerdir. Luigi için açılan bağış kampanyası da şu an bir milyon doları aşkın bir miktar toplamıştır ve yargılanan bu adama binlerce onur ve gurur mektubu gönderilmektedir. Ayrıca, yalnızca Amerika’da değil, dünyanın dört bir yanından CEO’yu öldürmesi devrim niteliğinde ele alınmaktadır. Milyonlarca hayranı oluşan Luigi Mangione’nin kurşunlarını dövmesini bile yaptıran insanlar mevcuttur.

Luigi Mangione’nin yaptığı eylem hiç şüphesiz sınıf kininin ve devrimci teorinin sonucudur. Tarih bu kişileri nasıl yazar bilmiyorum ancak ben doğrudan eylemci ve bir anti-kapitalist olarak Luigi Mangione’yi hafızama kazıdım.

-Zilan Kaya

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir